BÖLÜM 28

1. Sept gününü izleyen haftanın ilk günü, tan yeri ağarırken, Mecdelli Meryem ile öbür Meryem mezarı görmeye gittiler.
2. Ansızın büyük bir deprem oldu. Rab'bin bir meleği gökten indi ve mezara gidip taşı bir yana yuvarlayarak üzerine oturdu.
3. Görünüşü şimşek gibi, giysileri ise kar gibi bembeyazdı.
4. Nöbetçiler korkudan titremeye başladılar, sonra ölü gibi yere yıkıldılar.
5. Melek kadınlara şöyle seslendi: «Korkmayın! Çarmıha gerilmiş olan İsa'yı aradığınızı biliyorum.
6. O burada yok; söylemiş olduğu gibi dirildi. Gelin, O'nun yattığı yeri görün.
7. Hemen O'nun öğrencilerine gidip şöyle deyin: `İsa ölümden dirildi. Sizden önce Celile'ye gidiyor, kendisini orada göreceksiniz.' İşte ben size söylemiş bulunuyorum.»
8. Kadınlar, hem korku hem büyük sevinç içinde, çabucak mezardan uzaklaşıp koşa koşa İsa'nın öğrencilerine haber vermeye gittiler.
9. Ansızın İsa onların karşısına çıktı, «Selam size!» dedi. Onlar da yaklaşıp İsa'nın ayaklarına sarıldılar, O'na tapınmaya başladılar.
10. O zaman İsa onlara, «Korkmayın!» dedi. «Gidip kardeşlerime haber verin, Celile'ye gitsinler, beni orada görecekler.»
11. Kadınlar daha yoldayken nöbetçi askerlerden bazıları kente giderek olup bitenlerin hepsini başkâhinlere bildirdiler.
12>13. Başkâhinler ihtiyarlarla birlikte toplanıp birbirlerine danıştıktan sonra askerlere çok miktarda para vererek dediler ki, «Siz şöyle diyeceksiniz: `Öğrencileri geceleyin geldi, biz uyurken O'nun cesedini çalıp götürdüler.'
14. Eğer bu haber valinin kulağına gidecek olursa biz onu yatıştırır, size bir zarar gelmesini önleriz.»
15. Böylece askerler parayı aldılar ve kendilerine söylendiği gibi yaptılar. Bu söylenti bugüne dek Yahudiler arasında tekrarlanagelmiştir.
16. On bir öğrenci Celile'ye, İsa'nın kendilerine bildirdiği dağagittiler.
17. İsa'yı gördükleri zaman O'na tapındılar. Ama bazıları kuşku içindeydi.
18. İsa yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi: «Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi.
19. Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin.
20. Size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim.»

BÖLÜM 27

1. Sabah olunca tüm başkâhinlerle halkın ihtiyarları, İsa'yı ölüm cezasına çarptırmak konusunda anlaştılar.
2. O'nu bağladılar ve götürüp vali Pilatus'a teslim ettiler.
3. İsa'yı ele veren Yahuda, O'nun mahkûm edildiğini görünce yaptığına pişman oldu. Otuz gümüşü başkâhinlere ve ihtiyarlara geri götürdü.
4. «Ben suçsuz birini ele vermekle günah işledim» dedi.
Onlar ise, «Bundan bize ne? Onu sen düşün» dediler.
5. Yahuda paraları tapınağın içine fırlatarak oradan ayrıldı, gidip kendini astı.
6. Paraları toplayan başkâhinler, «Kan bedeli olan bu paraları tapınağın hazinesine koymak doğru olmaz» dediler.
7. Kendi aralarında anlaşarak bu parayla yabancılar için mezarlık yapmak üzere Çömlekçi Tarlasını satın aldılar.
8. Bunun için bu tarlaya bugüne dek `Kan Tarlası' denilmiştir.
9>10. Böylece Yeremya peygamber aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelmiş oldu:
«İsrail oğullarından kimilerinin
O'na biçtikleri değerin karşılığı olan
otuz gümüşü aldılar
ve Rab'bin bana buyurduğu gibi,
çömlekçinin tarlasını satın almak için harcadılar.»
11. İsa valinin önüne çıkarıldı. Vali O'na, «Sen Yahudilerin Kralı mısın?» diye sordu.
İsa, «Söylediğin gibidir» dedi.
12. Başkâhinlerle ihtiyarlar O'nu suçlayınca hiç karşılık vermedi.
13. Pilatus O'na, «Senin aleyhinde yaptıkları bunca tanıklığı duymuyor musun?» dedi.
14. İsa bir tek konuda bile onacevap vermedi. Vali buna çok şaştı.
15. Her Fısıh bayramında vali, halkın istediği bir tutukluyu salıvermeyi adet edinmişti.
16. O günlerde Barabas adında ünlü bir tutuklu vardı.
17. Halk bir araya toplandığında, Pilatus onlara, «Sizin için kimi salıvereyim istersiniz, Barabas'ı mı, Mesih denilen İsa'yı mı?» diye sordu.
18. İsa'yı kıskançlıktan ötürü kendisine teslim ettiklerini biliyordu.
19. Pilatus yargı kürsüsünde otururken karısı ona, «O doğru adama dokunma. Dün gece rüyamda O'nun yüzünden çok sıkıntı çektim» diye haber gönderdi.
20. Başkâhinler ve ihtiyarlar ise, Barabas'ın salıverilmesini ve İsa'nın öldürülmesini istesinler diye halkı kışkırttılar.
21. Vali onlara şunu sordu: «Sizin için ikisinden hangisini salıvereyim istersiniz?»
«Barabas'ı» dediler.
22. Pilatus, «Öyleyse Mesih denen İsa'yı ne yapayım?» dedi.
Hep bir ağızdan, «Çarmıha gerilsin!» dediler.
23. Pilatus, «O ne kötülük yaptı ki?» diye sordu.
Onlar ise daha yüksek sesle, «Çarmıha gerilsin!» diye bağrışıp durdular.
24. Pilatus, elinden bir şey gelmediğini, tersine, bir kargaşalığın başladığını görünce su aldı, kalabalığın önünde ellerini yıkayıp şöyle dedi: «Bu adamın kanından ben sorumlu değilim. Bu işe siz bakın!»
25. Bütün halk şu karşılığı verdi: «O'nun kanının sorumluluğu bizim ve çocuklarımızın üzerinde olsun!»
26. Bunun üzerine Pilatus onlar için Barabas'ı salıverdi. İsa'yı ise kamçılattıktan sonra çarmıha gerilmek üzere askerlere teslim etti.
27. Sonra valinin askerleri İsa'yı vali konağına götürüp tüm taburu başına topladılar.
28. O'nu soyup üzerine kırmızı bir kaftan geçirdiler.
29. Dikenlerden bir taç örüp başına koydular, sağ eline de bir kamış tutturdular. Önünde diz çöküp, «Selam, ey Yahudilerin Kralı!» diyerek O'nunla alay ettiler.
30. Üzerine tükürdüler, kamışı alıp başına vurdular.
31. O'nunla böyle alay ettikten sonra kaftanı üzerinden çıkarıp O'na yine kendi giysilerini giydirdiler ve çarmıha germek üzere O'nu alıp götürdüler.
32. Dışarı çıktıklarında Simun adında Kireneli bir adama rastladılar. İsa'nın çarmıhını ona zorla taşıttılar.
33>34. Golgota, yani Kafatası denilen yere vardıklarında içmesi için İsa'ya ödle karışık şarap verdiler. İsa bunu tadınca içmek istemedi.
35. Askerler O'nu çarmıha gerdikten sonra kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar.
36. Sonra oturup yanında nöbet tuttular.
37. Başının üzerine,
`BU, YAHUDİLERİN KRALI İSA'DIR'
diye yazan bir suç yaftası astılar.
38. İsa'yla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki haydut da çarmıha gerildi.
39>40. Oradan geçenler başlarını sallayıp İsa'ya sövüyor, «Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Haydi, kurtar kendini! Tanrı'nın Oğluysan, çarmıhtan in!» diyorlardı.
41>42. Başkâhinler, din bilginleri ve ihtiyarlar da aynı şekilde O'nunla alay ederek, «Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor» diyorlardı. «İsrail'in Kralı imiş! Şimdi çarmıhtan aşağı insin de O'na iman edelim.
43. Tanrı'ya güveniyordu; Tanrı O'nu seviyorsa, kurtarsın bakalım! Çünkü, `Ben Tanrı'nın Oğluyum' demişti.»
44. İsa'yla birlikte çarmıha gerilmiş olan haydutlar da O'na aynı şekilde hakaret ettiler.
45. Bütün ülkenin üzerine öğleyin saat on ikiden saat üçe kadar süren bir karanlık çöktü.
46. Saat üçe doğru İsa yüksek sesle, «Elî, Elî, lema şevaktani?» yani, «Tanrım, Tanrım, beni niçin terk ettin?» diye bağırdı.
47. Orada duranlardan bazıları bunu işitince, «Bu adam İlyas'ı çağırıyor» dediler.
48. İçlerinden biri hemen koşup bir sünger getirdi, ekşi şaraba batırıp bir kamışın ucuna takarak İsa'ya içirdi.
49. Diğerleri ise, «Dur bakalım, İlyas gelip O'nu kurtaracak mı?» dediler.
50. İsa, yüksek sesle bir kez daha bağırdı ve ruhunu teslim etti.
51. O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya dek yırtılarak ikiye bölündü. Yer sarsıldı, kayalar yarıldı.
52. Mezarlar açıldı, ölmüş olan birçok kutsal kişinin cesetleri dirildi.
53. Bunlar mezarlarından çıkıp İsa'nın dirilişinden sonra kutsal kente girdiler ve birçok kimseye göründüler.
54. İsa'yı bekleyen yüzbaşı ve beraberindeki askerler, depremi ve öbür olayları görünce dehşete kapıldılar ve, «Bu gerçekten Tanrı'nın Oğluydu!» dediler.
55. Orada, olup bitenleri uzaktan izleyen birçok kadın vardı. Bunlar, Celile'den İsa'nın peşinden gelip O'na hizmet etmişlerdi.
56. Aralarında Mecdelli Meryem, Yakup ile Yusuf'un annesi Meryem ve Zebedi oğullarının annesi de vardı.
57. Akşama doğru Yusuf adında zengin bir Aramatyalı geldi. O da İsa'nın bir öğrencisiydi.
58. Pilatus'a gidip İsa'nın cesedini istedi. Pilatus da cesedin ona verilmesini buyurdu.
59>60. Yusuf cesedi aldı, temiz keten beze sardı, kayaya oydurmuş olduğu kendi yeni mezarına yatırdı. Mezarın girişine büyük bir taş yuvarlayıp oradan ayrıldı.
61. Mecdelli Meryem ile öteki Meryem ise orada, mezarın karşısında oturuyorlardı.
62>63. Ertesi gün, yani Hazırlık gününden sonraki gün, başkâhinlerle Ferisiler Pilatus'un önünde toplanarak, «Efendimiz»dediler, «O aldatıcının, daha yaşarken, `Ben öldükten üç gün sonra dirileceğim' dediğini hatırlıyoruz.
64. Onun için buyruk ver de üçüncü güne dek mezarı güvenlik altına alsınlar. Yoksa öğrencileri gelir, cesedini çalar ve halka, `Ölümden dirildi' derler. Bu sonuncu aldatmaca ilkinden beter olur.»
65. Pilatus onlara, «Bir manga asker alın, gidip mezarı dilediğiniz gibi güvenlik altına alın» dedi.
66. Onlar da askerlerle birlikte gittiler, taşı mühürleyip mezarı güvenlik altına aldılar.

BÖLÜM 26

1>2. İsa bütün bunları anlattıktan sonra öğrencilerine şöyle dedi: «Biliyorsunuz, iki gün sonra Fısıh bayramıdır, ve İnsanoğlu çarmıha gerilmek üzere ele verilecek.»
3. Bu sırada başkâhinler ve halkın ihtiyarları, Kayafa adındaki başkâhinin sarayında toplandılar.
4. İsa'yı hileyle tutuklayıp öldürmek için düzen kurdular.
5. Ama, `Bayramda olmasın ki, halk arasında kargaşalık çıkmasın' diyorlardı.
6>7. İsa Beytanya'da cüzamlı Simun'un evindeyken, yanına bir kadın geldi. Kadın, kaymaktaşından bir kap içinde çok değerli, hoş kokulu bir yağ getirmişti. İsa sofrada otururken, kadın yağı O'nun başından aşağı döktü.
8. Öğrenciler bunu görünce kızdılar. «Nedir bu savurganlık?» dediler.
9. «Bu yağ pahalıya satılabilir, parası yoksullara verilebilirdi.»
10. Söylenenleri fark eden İsa, öğrencilerine, «Kadını neden üzüyorsunuz?» dedi. «Benim için güzel bir şey yaptı.
11. Yoksullar her zaman aranızdadır, ama ben her zaman aranızda olmayacağım.
12. Kadın bu hoş kokulu yağı, beni gömülmeye hazırlamak için bedenimin üzerine boşalttı.
13. Size doğrusunu söyleyeyim, bu müjde dünyanın her neresinde duyurulursa, bu kadının yaptığı da onun anılması için anlatılacak.»
14>15. O sırada Onikilerden biri - adı Yahuda İskariyot olanı - başkâhinlere giderek, «O'nu ele verirsem bana ne verirsiniz?» dedi. Otuz gümüş tartıp ona verdiler.
16. Yahuda o andan itibaren İsa'yı ele vermek için fırsat kollamaya başladı.
17. Mayasız Ekmek bayramının ilk günü öğrenciler İsa'nın yanına gelerek, «Fısıh yemeğini yemen için nerede hazırlık yapmamızı istersin?» diye sordular.
18. İsa onlara, «Kente varıp o adamın evine gidin» dedi. «Ona şöyle deyin: `Öğretmen diyor ki, zamanım yaklaştı. Fısıh bayramını, öğrencilerimle birlikte senin evinde kutlayacağım.'»
19. Öğrenciler, İsa'nın buyruğunu yerine getirerek Fısıh yemeği için hazırlık yaptılar.
20. Akşam olunca İsa on iki öğrencisiyle yemeğe oturdu.
21. Yemek yerlerken, «Size doğrusunu söyleyeyim, sizden biri beni ele verecek» dedi.
22. Bu söz onları kedere boğdu. Teker teker, «Rab, beni demek istemedin ya?» diye sormaya başladılar.
23. O da, «Beni ele verecek olan» dedi, «elindeki ekmeği benimle birlikte sahana batırandır.
24. İnsanoğlu, kendisi için yazılmış olduğu gibi gidiyor, ama İnsanoğlu'nu ele verenin vay haline! O adam hiç doğmamış olsaydı, kendisi için daha iyi olurdu.»
25. O'nu ele verecek olan Yahuda, «Rabbî, yoksa beni mi demek istedin?» diye sordu.
İsa ona, «Söylediğin gibidir» karşılığını verdi.
26. Yemek sırasında İsa eline ekmek aldı, şükran duasını yapıp ekmeği böldü ve öğrencilerine verdi. «Alın, yiyin» dedi, «bu benim bedenimdir.»
27. Sonra bir kâse alıp şükretti ve bunu öğrencilerine vererek, «Hepiniz bundan için» dedi.
28. «Çünkü bu benim kanımdır, günahların bağışlanması için birçokları uğrunaakıtılan antlaşma kanıdır.
29. Size şunu söyleyeyim, Babamın egemenliğinde sizinle birlikte tazesini içeceğim o güne dek, asmanın bu ürününden bir daha içmeyeceğim.»
30. Bir ilahi söyledikten sonra dışarı çıkıp Zeytin dağına doğru gittiler.
31. Bu arada İsa öğrencilerine, «Bu gece hepiniz benden ötürü sendeleyip düşeceksiniz» dedi. «Çünkü şöyle yazılmıştır: `Çobanı vuracağım, sürüdeki koyunlar da darmadağın olacak.'
32. Ama ben dirildikten sonra sizden önce Celile'ye gideceğim.»
33. Petrus O'na, «Herkes senden ötürü sendeleyip düşse de, ben asla düşmem» dedi.
34. «Sana doğrusunu söyleyeyim» dedi İsa, «bu gece horoz ötmeden sen beni üç kez inkâr edeceksin.»
35. Petrus, «Seninle birlikte ölmem bile gerekse, seni asla inkâr etmem» dedi. Öğrencilerin hepsi de aynı şeyi söyledi.
36. Sonra İsa öğrencileriyle birlikte Getsemani denen bir yere geldi. Öğrencilerine, «Ben şuraya gidip dua edeceğim, siz burada oturun» dedi.
37. Petrus ile Zebedi'nin iki oğlunu yanına aldı. Kederlenmeye ve ağır bir sıkıntı duymaya başlamıştı.
38. Onlara, «Yüreğim ölüm derecesinde kederli» dedi. «Burada kalın, benimle birlikte uyanık durun.»
39. Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı. «Baba» dedi, «mümkünse bu kâse benden uzaklaştırılsın. Yine de benim değil, senin istediğin olsun.»
40. Öğrencilerin yanına döndüğünde onları uyumuş buldu. Petrus'a, «Demek ki benimle birlikte bir saat uyanık kalamadınız!» dedi.
41. «Uyanık durup dua edin ki, ayartılmayasınız. Ruh isteklidir, ama beden güçsüzdür.»
42. İsa ikinci kez uzaklaşıp dua etti. «Baba» dedi, «eğer ben içmeden bu kâsenin uzaklaştırılması mümkün değilse, senin istediğin olsun.»
43. Geri geldiğinde öğrencilerini yine uyumuş buldu. Onların göz kapaklarına bir ağırlık çökmüştü.
44. Onları bırakıp tekrar uzaklaştı, yine aynı sözlerle üçüncü kez dua etti.
45. Sonra öğrencilerin yanına dönerek, «Hâlâ uyuyor, dinleniyor musunuz?» dedi. «İşte saat yaklaştı, İnsanoğlu günahkârların eline veriliyor.
46. Kalkın, gidelim. İşte beni ele veren geldi!»
47. İsa daha konuşurken, Onikilerden biri olan Yahuda geldi. Yanında, başkâhinlerle halkın ihtiyarları tarafından gönderilmişkılıçlı sopalı büyük bir kalabalık vardı.
48. İsa'yı ele veren Yahuda, «Kimi öpersem, İsa O'dur, O'nu tutuklayın» diye onlarla sözleşmişti.
49. Dosdoğru İsa'ya gidip, «Selam, Rabbî!» diyerek O'nu öptü.
50. İsa ona, «Arkadaş, bunun için mi geldin?» dedi. Bunun üzerine adamlar yaklaştı, İsa'yı yakalayıp tutukladılar.
51. İsa'yla birlikte olanlardan biri, ani bir hareketle kılıcını çekti, başkâhinin kölesine vurup kulağını uçurdu.
52. O zaman İsa ona, «Kılıcını yerine koy!» dedi. «Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek.
53. Yoksa Babamdan yardım isteyemez miyim sanıyorsun? İstesem, hemen şu an bana on iki tümenden fazla melek gönderir.
54. Ama böyle olması gerektiğini bildiren Kutsal Yazılar o zaman nasıl yerine gelir?»
55. Bundan sonra İsa kalabalığa dönüp şöyle seslendi: «Bir haydudun peşindeymiş gibi beni kılıç ve sopalarla mı yakalamaya geldiniz? Her gün tapınakta oturup ders veriyordum, beni tutuklamadınız.
56. Ama bütün bunlar, peygamberlerin yazdıkları yerine gelsin diye oldu.» O zaman öğrencilerin hepsi O'nu bırakıp kaçtı.
57. İsa'yı tutuklayanlar, O'nu başkâhin Kayafa'ya götürdüler. Din bilginleriyle ihtiyarlar da orada toplanmışlardı.
58. Petrus, İsa'yı uzaktan, ta başkâhinin avlusuna kadar izledi. Sonucu görmek için içeri girip nöbetçilerin yanına oturdu.
59. Başkâhinlerle Yüksek Kurul'un tamamı, İsa'yı ölüm cezasına çarptırmak için kendisine karşı yalancı tanıklar arıyorlardı.
60>61. Ortaya birçok yalancı tanık çıktığı halde, aradıklarını bulamadılar. Sonunda ortaya çıkan iki kişi şöyle dediler: «Bu adam, `Ben Tanrı'nın tapınağını yıkıp üç günde yeniden kurabilirim' dedi.»
62. Başkâhin ayağa kalkıp İsa'ya, «Hiç cevap vermeyecek misin?» dedi. «Nedir bunların sana karşı ettiği bu tanıklıklar?»
63. İsa susmaya devam etti. Başkâhin ise O'na, «Yaşayan Tanrı adına sana yemin ettiriyorum, söyle bize, Tanrı'nın Oğlu Mesih sen misin?» dedi.
64. İsa, «Söylediğin gibidir» karşılığını verdi. «Üstelik size şunu söyleyeyim, bundan sonra İnsanoğlu'nun, kudretli Olan'ın sağında oturduğunu ve göğün bulutları üzerinde geldiğini göreceksiniz.»
65. Bunun üzerine başkâhin giysilerini yırtarak, «Tanrı'ya küfretti!» dedi. «Artık tanıklara ne ihtiyacımız var? İşte küfürü işittiniz.
66. Buna ne diyorsunuz?»
«Ölümü hak etti!» diye cevap verdiler.
67>68. Bunun üzerine İsa'nın yüzüne tükürüp O'nu yumrukladılar. Bazıları da O'nu tokatlayıp, «Ey Mesih, peygamberliğini göster bakalım, sana vuran kim?» dediler.
69. Petrus ise dışarıda, avluda oturuyordu. Bir hizmetçi kızyanına gelip, «Sen de Celileli İsa'yla birlikteydin» dedi.
70. Ama Petrus bunu herkesin önünde inkâr ederek şöyle dedi: «Senin neden söz ettiğini anlamıyorum.»
71. Sonra avlu kapısının önüne çıktı. Onu gören başka bir hizmetçi kız orada bulunanlara, «Bu adam Nasıralı İsa'yla birlikteydi» dedi.
72. Petrus yemin ederek, «Ben o adamı tanımıyorum» diye yine inkâr etti.
73. Orada duranlar az sonra Petrus'a yaklaşıp, «Gerçekten sen de onlardansın. Lehçen seni ele veriyor» dediler.
74. Petrus kendine lanet okuyup yemin ederek, «O adamı tanımıyorum!» dedi.
Tam o anda horoz öttü.
75. Petrus, İsa'nın, «Horoz ötmeden sen beni üç kez inkâr edeceksin» dediğini hatırladı ve dışarı çıkıp acı acı ağladı.

BÖLÜM 25

1. «O zaman Göklerin Egemenliği, kandillerini alıp güveyi karşılamaya çıkmış olan on kıza benzeyecek.
2. Bunların beşi akılsız, beşi de akıllıymış.
3. Akılsızlar kandillerini almışlarsa da, yanlarına yağ almamışlar.
4. Akıllılar ise, kandilleriyle birlikte kaplar içinde yağ da almışlar.
5. Güvey gecikince hepsini uyku tutmuş ve dalıp uyumuşlar.
6. «Gece yarısı bir ses yankılanmış: `İşte güvey geliyor, onu karşılamaya çıkın!'
7. Bunun üzerine kızların hepsi kalkıp kandillerini tazelemişler.
8. «Akılsızlar akıllılara, `Kandillerimiz sönüyor, bize yağınızdan verin!' demişler.
9. «Akıllılar, `Olmaz! Hem bize hem size yetmeyebilir. En iyisi satıcılara gidin, kendinize yağ alın' demişler.
10. «Ne var ki, onlar yağ satın almaya giderlerken güvey gelmiş. Hazırlıklı olan kızlar, onunla birlikte düğün şölenine girmişler ve kapı kapanmış.
11. «Daha sonra gelen öbür kızlar, `Efendimiz, efendimiz, aç kapıyı bize!' demişler.
12. «Güvey ise, `Size doğrusunu söyleyeyim, sizi tanımıyorum' demiş.
13. «Bu nedenle uyanık durun. Çünkü o günü ve o saati bilemezsiniz.
14. «Göksel Egemenlik, yolculuğa çıkmak üzere olan bir adamın kölelerini çağırıp malını onlara emanet etmesine benzer.
15. «Adam, her birinin yeteneğine göre, birine beş, birine iki, birine de bir talant vererek yola çıkmış.
16. Beş talant alan, hemen gidip bu parayı işletmiş ve beş talant daha kazanmış.
17. İki talant alan da iki talant daha kazanmış.
18. Bir talant alan ise gidip toprağı kazmış ve efendisinin parasını saklamış.
19. «Uzun zaman sonra bu kölelerin efendisi dönmüş, onlarla hesaplaşmaya oturmuş.
20. Beş talant almış olan gelip beş talant daha getirmiş, `Efendimiz' demiş, `bana beş talant emanet etmiştin; bak, beş talant daha kazandım.'
21. «Efendisi ona, `Aferin, iyi ve güvenilir köle!' demiş. `Sen küçük işlerde güvenilir olduğunu gösterdin, ben de seni büyük işlerin başına geçireceğim. Gel, efendinin şenliğine katıl!'
22. «İki talant almış olan da gelmiş, `Efendimiz' demiş, `bana iki talant emanet etmiştin; bak, iki talant daha kazandım.'
23. «Efendisi ona, `Aferin, iyi ve güvenilir köle!' demiş. `Sen küçük işlerde güvenilir olduğunu gösterdin, ben de seni büyük işlerin başına geçireceğim. Gel, efendinin şenliğine katıl!'
24. «Sonra bir talant almış olan gelmiş, `Efendimiz' demiş, `senin sert bir adam olduğunu biliyordum. Ekmediğin yerden biçer, harman savurmadığın yerden devşirirsin.
25. Bu nedenle korktum, gidip senin verdiğin talantı toprağa gömdüm. İşte, al paranı!'
26>27. «Efendisi ona şu karşılığı vermiş: `Kötü ve tembel köle! Ekmediğim yerden biçtiğimi, harman savurmadığım yerden devşirdiğimi biliyordun ha? Öyleyse paramı faizcilere vermeliydin. Ben de geldiğimde onu faiziyle geri alırdım...
28. Haydi, elindeki talantı alın, on talantı olana verin!
29. Çünkükimde varsa, ona daha çok verilecek ve o bolluk içinde olacak. Ama kimde yoksa, kendisinde olan da elinden alınacak.
30. Şu yararsız köleyi dışarıya, karanlığa atın. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.'
31. «İnsanoğlu kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtına oturacak.
32. Ulusların hepsi O'nun önünde toplanacak, O da koyunları keçilerden ayıran bir çoban gibi, onları birbirinden ayıracak.
33. Koyunları sağına, keçileri soluna alacak.
34. «O zaman Kral, sağındaki kişilere, `Sizler, Babamın kutsadıkları, gelin!' diyecek. `Dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan egemenliği miras alın!
35. Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek verdiniz; susamıştım, bana içecek verdiniz; yabancıydım, beni içeri aldınız.
36. Çıplaktım, beni giydirdiniz; hastaydım, benimle ilgilendiniz; zindandaydım, yanıma geldiniz.'
37. «O vakit doğru kişiler O'na şu karşılığı verecekler: `Ya Rab, biz seni ne zaman aç görüp doyurduk, ya da susamış görüp içecek verdik?
38. Seni ne zaman yabancı gördük de içeri aldık, ya da çıplak görüp giydirdik?
39. Seni ne zaman hasta ya da zindanda görüp yanına geldik?'
40. «Kral da onlara şöyle cevap verecek: `Size doğrusunu söyleyeyim, bu en basit kardeşlerimden biri için yaptığınızı, benim için yapmış oldunuz.'
41. «Sonra solundakilere şöyle diyecek: `Ey lanetliler, çekilin önümden! İblis ile onun melekleri için hazırlanmış sönmez ateşe yollanın!
42>43. Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek vermediniz; susamıştım, bana içecek vermediniz; yabancıydım, beni içeri almadınız; çıplaktım, beni giydirmediniz; hastaydım, zindandaydım, benimle ilgilenmediniz.
44. «O vakit onlar da şöyle karşılık verecekler: `Ya Rab, seni ne zaman aç, susamış, yabancı, çıplak, hasta ya da zindanda gördük de sana hizmet etmedik?'
45. «Kral da onlara şu cevabı verecek: `Size doğrusunu söyleyeyim, mademki bu en basit kardeşlerimden biri için bunu yapmadınız, benim için de yapmamış oldunuz.'
46. «Bunlar sonsuz azaba uğrayacak, doğrular ise sonsuz yaşama kavuşacaklar.»

BÖLÜM 24

1. İsa tapınaktan çıkıp giderken, öğrencileri, tapınağın binalarını O'na göstermek için yanına geldiler.
2. İsa onlara, «Bütün bunları görüyor musunuz?» dedi. «Size doğrusunu söyleyeyim, burada taş üstünde taş kalmayacak, hepsi yıkılacak!»
3. İsa, Zeytin dağında otururken öğrencileri yalnız olarak yanına geldiler. «Söyle bize» dediler, «bu dediklerin ne zaman olacak, senin gelişini ve çağın bitimini gösteren belirti ne olacak?»
4. İsa onlara şu karşılığı verdi: «Sakın kimse sizi saptırmasın!
5. Birçokları, `Mesih benim' diyerek benim adımla gelecek, birçok kişiyi saptıracaklar.
6. Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyacaksınız. Korkmayın sakın! Bunların olması gerek, ama bu daha son demek değildir.
7. Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak; yer yer kıtlıklar, depremler olacak.
8. Bütün bunlar, doğum sancılarının başlangıcıdır.
9. «O zaman sizi sıkıntıya sokacaklar ve öldürecekler. Benim adımdan ötürü tüm uluslar sizden nefret edecek.
10. O zaman birçok kişi imandan sapacak, birbirlerini ele verecek ve birbirlerinden nefret edecekler.
11. Birçok sahte peygamber türeyecek ve bunlar birçok kişiyi saptıracak.
12. Kötülüklerin çoğalmasından ötürü birçoklarının sevgisi soğuyacak.
13. Ama sonuna kadar dayanan kurtulacaktır.
14. Göksel Egemenliğin bu müjdesi tüm uluslara bir tanıklık olmak üzere bütün dünyada duyurulacak, ve son o zaman gelecektir.
15>16. «Danyal peygamberin sözünü ettiği yıkıcı iğrenç şeyin kutsal yerde dikildiğini gördüğünüz zaman (okuyan anlasın), Yahudiye'de olanlar dağlara kaçsın.
17. Damda olan, evindeki eşyalarını almak için aşağı inmesin.
18. Tarlada olan, abasını almak için geri dönmesin.
19. O günlerde gebe olan, çocuk emziren kadınların vay haline!
20. Dua edin ki, kaçışınız kışa ya da Sept gününe rastlamasın.
21. Çünkü o günlerde öyle korkunç bir sıkıntı olacak ki, dünyanın başlangıcından bu yana böylesi olmamış, ondan sonra da olmayacaktır.
22. O günler kısaltılmamış olsaydı, hiç kimse kurtulamazdı. Ama seçilmiş olanlar uğruna o günler kısaltılacak.
23. Eğer o zaman biri size, `İşte Mesih burada', ya da `İşte şurada' derse, inanmayın.
24. Çünkü sahte mesihler, sahte peygamberler türeyecek; bunlar büyük mucizeler ve harikalar yaratacaklar. Öyle ki, ellerinden gelse, seçilmiş olanları bile saptıracaklar.
25. İşte size önceden söylemiş bulunuyorum.
26. «Bunun için size, `İşte Mesih çölde' derlerse gitmeyin. `Bakın, iç odalarda' derlerse inanmayın.
27. Çünkü İnsanoğlu'nun gelişi, doğuda çakıp batıya kadar her taraftan görülen şimşek gibi olacaktır.
28. «Leş neredeyse, akbabalar oraya üşüşecek.
29. «O günlerin sıkıntısından hemen sonra, `Güneş kararacak, ay ışığını vermez olacak, yıldızlar gökten düşecek  ve göksel güçler sarsılacak.'
30. «O zaman İnsanoğlu'nun belirtisi gökte görünecek. Yeryüzündeki bütün halklar ağlayıp dövünecek, İnsanoğlu'nun gökteki bulutlar üzerinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler.
31. Kendisi, güçlü bir borazan sesiyle meleklerini gönderecek ve onlar, O'nun seçtiklerini, göklerin bir ucundan öbür ucuna kadar dört yelden alıp bir araya toplayacaklar.
32. «İncir ağacından ders alın! Dalları filizlenip yapraklarını sürünce, yaz mevsiminin yakın olduğunu anlarsınız.
33. Aynı şekilde, bütün bunların gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki, İnsanoğlu yakındır, kapıdadır.
34. Size doğrusunu söyleyeyim, bütün bunlar olmadan bu kuşak ortadan kalkmayacak.
35. Gök ve yer ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır.
36. «O günü ve saati, ne gökteki melekler, ne de Oğul bilir; Baba'dan başka kimse bilmez.
37. Nuh'un günlerinde nasıl olduysa, İnsanoğlu'nun gelişinde de öyle olacak.
38. Nuh'un gemiye bindiği güne dek, tufandan önceki günlerde insanlar yiyip içiyor, evlenip evlendiriliyorlardı.
39. Tufan gelinceye, hepsini süpürüp götürünceye dek başlarına geleceklerden habersizdiler. İnsanoğlu'nun gelişi de öyle olacak.
40. O gün tarlada bulunan iki kişiden biri alınacak, biri bırakılacak.
41. Değirmende buğday öğüten iki kadından biri alınacak, biri bırakılacak.
42. «Bunun için uyanık kalın. Çünkü Rabbinizin geleceği günü bilemezsiniz.
43. Ama şunu bilin ki, ev sahibi, hırsızın gece hangi saatte geleceğini bilse, uyanık durur, evinin soyulmasına fırsat vermez.
44. Bunun için siz de hazır olun! Çünkü İnsanoğlu, ummadığınız bir saatte gelecektir.
45. «Efendinin, hizmetkârlarına vaktinde yiyecek vermek için üzerlerinde yetkili kıldığı güvenilir ve akıllı köle kimdir?
46. Efendisi eve döndüğünde işinin başında bulacağı o köleye ne mutlu!
47. Size doğrusunu söyleyeyim, efendisi onu tüm malının üzerinde yetkili kılacak.
48>51. Ama o köle kötü olur da kendi kendine, `Efendim gecikiyor' der ve yoldaşlarını dövmeye başlarsa, sarhoşlarla birlikte yiyip içerse, efendisi, onun beklemediği bir günde, ummadığı bir saatte gelecek, onu şiddetle cezalandıracak ve ikiyüzlülerle bir tutacak. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.

BÖLÜM 23

1>2. Bundan sonra İsa halka ve öğrencilerine şöyle seslendi: «Din bilginleri ve Ferisiler Musa'nın kürsüsünde otururlar.
3. Bu nedenle size söylediklerinin tümünü yapın ve yerine getirin, ama onların yaptıklarını yapmayın. Çünkü söyledikleri şeyleri kendileri yapmazlar.
4. Ağır ve taşınması güç yükleri bağlayıp başkalarının omuzlarına koyarlar da, kendileri bu yükleri taşımak için parmaklarını bile kıpırdatmak istemezler.
5. «Yaptıklarının tümünü gösteriş için yaparlar. Örneğin, muskalarını büyük, giysilerinin püsküllerini[] uzun yaparlar.
6. Şölenlerde başköşeye, havralarda en seçkin yerlere kurulmaya bayılırlar.
7. Meydanlarda selamlanmaktan ve insanların kendilerini `Rabbî' diye çağırmalarından zevk duyarlar.
8. «Kimse sizi `Rabbî' diye çağırmasın. Çünkü sizin bir tek öğretmeniniz var ve hepiniz kardeşsiniz.
9. Yeryüzünde kimseye `Baba' demeyin. Çünkü bir tek Babanız var, O da göksel Baba'dır.
10. Kimse sizi `önder' diye çağırmasın. Çünkü bir tek önderiniz var, O da Mesih'tir.
11. Aranızda en üstün olan, diğerlerinin hizmetkârı olsun.
12. Kendini yücelten alçaltılacak, kendinialçaltan yüceltilecektir.
13>14. «Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Göklerin Egemenliğinin kapısını insanların yüzüne kapıyorsunuz; ne kendiniz içeri giriyorsunuz, ne de girmek isteyenleri bırakıyorsunuz!
15. «Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Tek bir kişiyi dininize döndürmek için denizleri ve kıtaları dolaşırsınız. Dininize döneni de kendinizden iki kat daha cehennemlik yaparsınız.
16. «Vay halinize kör kılavuzlar! Diyorsunuz ki, `Tapınak üzerine ant içenin andı sayılmaz, ama tapınaktaki altın üzerine ant içen, andını yerine getirmek zorundadır.'
17. Budalalar, körler! Hangisi daha önemli, altın mı, altını kutsal kılan tapınak mı?
18. Yine diyorsunuz ki, `Sunak üzerine ant içenin andı sayılmaz, ama sunaktaki adağın üzerine ant içen, andını yerine getirmek zorundadır.'
19. Ey körler! Hangisi daha önemli, adak mı, adağı kutsal kılan sunak mı?
20. Öyleyse sunak üzerine ant içen, hem sunağın hem de sunaktaki her şeyin üzerine ant içmiş olur.
21. Tapınak üzerine ant içen de hem tapınak, hem de tapınakta yaşayan Tanrı üzerine ant içmiş olur.
22. Gök üzerine ant içen, Tanrı'nın tahtı ve tahtta oturanın üzerine ant içmiş olur.
23. «Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz nanenin, anasonun ve kimyonun ondalığını verirsiniz de, Kutsal Yasa'nın daha önemli yönleri olan adalet, merhamet ve sadakati ihmal edersiniz. Ondalık vermeyi ihmal etmeden esas bunları yerine getirmeniz gerekirdi.
24. Ey kör kılavuzlar! Küçük sineği süzer ayırır, ama deveyi yutarsınız!
25. «Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Bardağın ve çanağın dışını temizlersiniz, ama bunların içi açgözlülük ve taşkınlıkla doludur.
26. Ey kör Ferisi! Sen önce bardağın ve çanağın içini temizle ki, dıştan da temiz olsunlar.
27. «Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz dıştan güzel görünen, ama içi ölü kemikleri ve her türlü pislikle dolu badanalı mezarlara benzersiniz.
28. Dıştan insanlara doğru kişilermiş gibi görünürsünüz, ama içte ikiyüzlülük ve kötülükle dolusunuz.
29. «Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Peygamberlerin mezarlarını yaparsınız, doğru kişilerin türbelerini donatırsınız.
30. `Atalarımızın yaşadığı günlerde yaşasaydık, onlarla birlikte peygamberlerin kanına girmezdik' diyorsunuz.
31. Böylece, peygamberleri öldürenlerin torunları olduğunuza siz kendiniz tanıklık ediyorsunuz.
32. Haydi, atalarınızın başlattığı işi bitirin!
33. «Sizi yılanlar, sizi engerekler soyu! Cehennem cezasından nasıl kaçacaksınız?
34. İşte bunun için size peygamberler, bilge kişiler ve din bilginleri gönderiyorum. Bunlardan kimini öldürecek, çarmıha gereceksiniz. Kimini havralarınızda kamçılayacak, kentten kente kovalayacaksınız.
35. Böylelikle, doğru kişi olan Habil'in kanından, tapınakla sunak arasında öldürdüğünüz Berekya'nın oğlu Zekeriya'nın kanına kadar, yeryüzünde akıtılan her doğru kişinin kanından sorumlu tutulacaksınız.
36. Size doğrusunu söyleyeyim, bunların hepsinden bu kuşak sorumlu tutulacaktır.
37. «Ey Kudüs! Peygamberleri öldüren, kendisine gönderilenleritaşlayan Kudüs! Bir tavuk, civcivlerini kanatları altına nasıl toplarsa, ben de kaç kez senin çocuklarını öylece toplamak istedim, ama siz istemediniz.
38. Bakın, eviniz ıssız bırakılacak!
39. Size şunu söyleyeyim: `Rab'bin adıyla gelene övgüler olsun!' diyeceğiniz zamana dek beni bir daha görmeyeceksiniz.»

BÖLÜM 22

1>2. İsa söz alıp onlara yine benzetmelerle şöyle seslendi: «Göklerin Egemenliği, oğlu için düğün şöleni hazırlayan bir krala benzer.
3. Kral, şölene davet ettiklerini çağırmak üzere kölelerini göndermiş, ama davetliler gelmek istememiş.
4. «Kral yine başka kölelerini gönderirken onlara demiş ki, `Davetlilere şunu söyleyin: Bakın, ben ziyafetimi hazırladım. Sığırlarım, besili hayvanlarım kesildi. Her şey hazır, gelin şölene!'
5. «Ama davetliler aldırmamışlar. Biri tarlasına, biri ticaretine gitmiş.
6. Öbürleri de kralın kölelerini yakalayıp hırpalamış ve öldürmüşler.
7. Kral öfkelenmiş. Ordularını gönderip o katilleri yok etmiş, kentlerini ateşe vermiş.
8. «Sonra kölelerine şöyle demiş: `Düğün şöleni hazır, ama çağırdıklarım buna layık değilmiş.
9. Gidin yol kavşaklarına, kimibulursanız düğüne çağırın.'
10. Böylece köleler yollara dökülmüş, iyi kötü kimi bulmuşlarsa, hepsini toplamışlar. Düğün yeri konuklarla dolmuş.
11. «Kral konukları görmeye geldiğinde, orada düğün elbisesi giymemiş bir adam görmüş.
12. Ona, `Arkadaş, üzerinde düğün elbisesi olmadan buraya nasıl girdin?' diye sorunca, adamın dili tutulmuş.
13. «O zaman kral, uşaklarına, `Şunun ellerini ayaklarını bağlayın, onu dışarıya, karanlığa atın!' demiş. `Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.'
14. «Çünkü çağrılanlar çok, ama seçilenler azdır.»
15. Bunun üzerine Ferisiler çıkıp gittiler. İsa'yı, kendi söyleyeceği sözlerle tuzağa düşürmek amacıyla bir düzen kurdular.
16. Hirodes yanlılarıyla birlikte gönderdikleri kendi öğrencileri İsa'ya gelip, «Öğretmenimiz» dediler, «senin dürüst biri olduğunu, Tanrı yolunu dürüstçe öğrettiğini, kimseyi kayırmadığını biliyoruz. Çünkü insanlar arasında ayrım yapmazsın.
17. Peki ne dersin, söyle bize, Sezar'a vergi vermek Kutsal Yasa'ya uygun mu, değil mi?»
18. İsa onların kötü niyetlerini bildiğinden, «Ey ikiyüzlüler!» dedi. «Beni neden sınıyorsunuz?
19. Vergi ödemekte kullandığınız parayı gösterin bana!» O'na bir dinar getirdiler.
20. İsa onlara, «Bu resim, bu yazı kimin?» diye sordu.
21. «Sezar'ın» dediler.
O zaman İsa onlara, «Öyleyse Sezar'ın hakkını Sezar'a, Tanrı'nın hakkını da Tanrı'ya verin» dedi.
22. Bu sözleri duyunca şaştılar, İsa'yı bırakıp gittiler.
23>24. Ölümden sonra diriliş olmadığını söyleyen Sadukiler, aynı gün İsa'ya gelip şunu sordular: «Öğretmenimiz, Musa şöyle buyurmuştur: `Eğer bir adam çocuk sahibi olmadan ölürse, kardeşi onun karısını alsın, soyunu sürdürsün.'
25. Aramızda yedi kardeş vardı. İlki evlendi ve öldü. Çocuğu olmadığından karısını kardeşine bıraktı.
26. İkincisi, üçüncüsü, yedincisine kadar hepsine aynı şey oldu.
27. Hepsinden sonra kadın da öldü.
28. Buna göre diriliş günü kadın bu yedi kardeşten hangisinin karısı olacak? Çünkü hepsi de onunla evlendi.»
29. İsa onlara, «Siz Kutsal Yazıları ve Tanrı'nın gücünü bilmediğiniz için yanılıyorsunuz» diye karşılık verdi.
30. «Dirilişten sonra insanlar ne evlenir, ne de evlendirilir, gökteki melekler gibidirler.
31. Ölülerin dirilmesi konusuna gelince, Tanrı'nın size bildirdiği şu sözü okumadınız mı?
32. `Ben İbrahim'in Tanrısı, İshak'ın Tanrısı ve Yakup'un Tanrısıyım' diyor. Tanrı ölülerin değil, yaşayanların Tanrısıdır.»
33. Bunları işiten halk, O'nun öğretişine şaşıp kaldı.
34. Ferisiler, İsa'nın Sadukileri susturduğunu duyunca bir araya toplandılar.
35>36. Onlardan biri, bir Kutsal Yasa uzmanı, İsa'yı sınamak amacıyla O'na şunu sordu: «Öğretmenim, Kutsal Yasa'da en önemli buyruk hangisi?»
37. İsa ona şu karşılığı verdi: «`Tanrın olan Rab'bi bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün aklınla sev.'
38. İşte ilk ve en önemli buyruk budur.
39. İlkine benzeyen ikinci buyruk da şudur: `Komşunu kendin gibi sev.'
40. Kutsal Yasa'nın tümü ve peygamberlerin sözleri bu iki buyruğa dayanır.»
41>42. Ferisiler toplu haldeyken İsa onlara şunu sordu: «Mesih'le ilgili olarak ne düşünüyorsunuz? O, kimin oğludur?»
Onlar da, «Davut'un Oğlu» dediler.
43. İsa şöyle dedi: «O halde nasıl oluyor da Davut, Ruh'tan esinlenerek O'ndan `Rab' diye söz ediyor? Şöyle diyor Davut:
44. `Rab Rabbime dedi ki,
Ben düşmanlarını
senin ayaklarının altına serinceye dek
sağımda otur.'
45. Davut O'ndan Rab diye söz ettiğine göre, O nasıl Davut'un Oğlu olur?»
46. İsa'ya hiç kimse karşılık veremedi. O günden sonra artık kimse de O'na bir şey sormaya cesaret edemedi.

BÖLÜM 21

1>2. Kudüs'e yaklaşıp Zeytin dağının yamacında bulunan Beytfacı köyüne geldiklerinde İsa, öğrencilerinden ikisini şu sözlerle köye gönderdi: «Karşınızdaki köye gidin. Hemen orada bağlı bir dişi eşek ve yanında bir sıpa bulacaksınız. Onları çözüp bana getirin.
3. Size bir şey diyen olursa, `Rab'bin bunlara ihtiyacı var, hemen geri gönderecek' dersiniz.»
4>5. Bu olay, peygamber aracılığıyla bildirilen şu sözün yerine gelmesi için oldu:
«Siyon kızına deyin ki,
`Bak, alçakgönüllü Kralın, bir eşeğe,
evet bir sıpaya,
bir eşek yavrusuna binmiş
sana geliyor.'»
6. Öğrenciler gittiler, İsa'nın kendilerine buyurduğu gibi yaptılar.
7. Eşekle sıpayı getirip üzerlerine giysilerini yaydılar, İsa da sıpanın üzerine bindi.
8. Halkın büyük bir bölümü giysilerini yolun üzerine serdi. Bazıları da ağaçlardan dallar kesiyor, yola seriyorlardı.
9. Önden giden ve arkadan gelen kalabalıklar şöyle bağırıyorlardı:
«Davut Oğluna hozana!
Rab'bin adıyla gelene övgüler olsun,
en yücelerde hozana!»
10. İsa Kudüs'e girdiği zaman bütün kent, «Bu kimdir?» diyerek çalkandı.
11. Kalabalıklar, «Bu, Celile'nin Nasıra kentinden İsa peygamber» diyordu.
12. İsa, tapınağın avlusuna girerek oradaki bütün satıcı ve alıcıları dışarı kovdu. Para bozanların masalarını, güvercin satanların sehpalarını devirdi.
13. Onlara şöyle dedi: «`Benim evime dua evi denecek' diye yazılmıştır. Ama siz burayı haydut inine çevirdiniz!»
14. İsa tapınaktayken kendisine gelen kör ve kötürümleri iyileştirdi.
15. Ne var ki, başkâhinlerle din bilginleri, O'nun yarattığı harikaları ve tapınakta, «Davut Oğluna hozana!» diye bağıran çocukları görünce öfkelendiler.
16. İsa'ya, «Bunların ne söylediğini duyuyor musun?» diye sordular.
«Duyuyorum» dedi İsa. «Siz şu sözü hiç okumadınız mı? `Küçük çocukların ve emzikte olanların dudaklarından kendine övgüler döktürdün.'»
17. İsa onları bırakıp kentten çıktı. Beytanya'ya dönüp geceyi orada geçirdi.
18. İsa sabah erkenden kente dönerken acıkmıştı.
19. Yol kenarında gördüğü bir incir ağacına yaklaştı. Ağaçta yapraktan başka bir şey bulamayınca ağaca, «Artık sonsuza dek meyven olmasın!» dedi. İncir ağacı hemen o anda kurudu.
20. Öğrenciler bunu görünce şaşkına döndüler. «İncir ağacı birdenbire nasıl kurudu?» diye sordular.
21. İsa onlara şu karşılığı verdi: «Size doğrusunu söyleyeyim, eğer imanınız olur da kuşku duymazsanız, yalnız incir ağacına olanı yapmakla kalmazsınız; şu dağa, `Kalk, denize atıl' derseniz, dediğiniz olacaktır.
22. İman ederek dua ettiğinizde, dilediğiniz her şeyi alacaksınız.»
23. İsa tapınağa girmiş ders veriyordu. Bu sırada başkâhinler ve halkın ihtiyarları O'nun yanına gelerek, «Bunları hangi yetkiyle yapıyorsun, bu yetkiyi sana kim verdi?» diye sordular.
24. İsa onlara şu karşılığı verdi: «Ben de size bir soru soracağım. Bana cevap verirseniz, ben de size bunları hangi yetkiyle yaptığımı söylerim.
25. Yahya'nın vaftiz etme yetkisi nereden geldi, Tanrı'dan mı, insanlardan mı?»
Bunu aralarında şöyle tartışmaya başladılar: «`Tanrı'dan' dersek, bize, `Öyleyse ona niçin inanmadınız?' diyecek.
26. Yok eğer `insanlardan' dersek... Halkın tepkisinden korkuyoruz. Çünkü herkes Yahya'yı peygamber sayıyor.»
27. İsa'ya, «Bilmiyoruz» diye cevap verdiler.
İsa, «Ben de size bunları hangi yetkiyle yaptığımı söylemeyeceğim» dedi.
28. «Ama şuna ne dersiniz? Bir adamın iki oğlu varmış. Adam birincisine gidip, `Oğlum, git bugün bağda çalış' demiş.
29. «O da, `Gitmem!' demiş. Ama sonra pişman olup gitmiş.
30. «Adam ikinci oğluna gidip aynı şeyi söylemiş. O da, `Giderim, efendim' demiş, ama gitmemiş.
31. «İkisinden hangisi babasının isteğini yerine getirmiş olur?»
«Birincisi» diye karşılık verdiler.
İsa da onlara, «Size doğrusunu söyleyeyim, vergi görevlileriyle fahişeler, Tanrı'nın Egemenliğine sizden önce giriyorlar» dedi.
32. «Yahya size doğruluk yolunu göstermeye geldi, ona inanmadınız. Oysa vergi görevlileriyle fahişeler ona inandılar. Siz bunu gördükten sonra bile pişman olup ona inanmadınız.
33. «Bir benzetme daha dinleyin: toprak sahibi bir adam, bağ dikmiş, çevresini çitle çevirmiş, üzüm sıkmak için bir çukur kazmış, bir de bekçi kulesi yapmış. Sonra bağı bağcılara kiralayıp yolculuğa çıkmış.
34. Bağbozumu yaklaşınca, üründen kendisine düşeni almaları için kölelerini bağcılara yollamış.
35. Bağcılar adamın kölelerini yakalamış, birini dövmüş, birini öldürmüş, diğerini de taşlamışlar.
36. Bağ sahibi bu kez ilkinden daha çok sayıda köle yollamış. Bağcılar bunlara da aynı şeyi yapmışlar.
37. Sonunda bağ sahibi, `Oğlumu sayarlar' diyerek bağcılara onu yollamış.
38. «Ama bağcılar adamın oğlunu görünce birbirlerine, `Mirasçı bu; gelin, onu öldürüp mirasına konalım' demişler.
39. Böylece onu yakalayıp bağdan dışarı atmış ve öldürmüşler.
40. Bu durumda bağın sahibi geldiği zaman bağcılara ne yapacak?»
41. İsa'ya şu karşılığı verdiler: «Bu korkunç adamları korkunç bir şekilde yok edecek; bağı da, ürününü kendisine zamanında verecek olan başka bağcılara kiralayacak.»
42. İsa onlara şunu sordu: «Kutsal Yazılarda şu sözleri hiç okumadınız mı?
`Yapıcıların reddettiği taş,
işte köşenin baş taşı oldu.
Rab'bin işidir bu,
gözümüzde harika bir iş!'
43. «Bu nedenle size şunu söyleyeyim, Tanrı'nın Egemenliği sizden alınacak ve bunun ürünlerini yetiştirecek bir ulusa verilecek.
44. «Bu taşın üzerine düşen, paramparça olacak; taş da kimin üzerine düşerse, onu ezip toz edecek.»
45. Başkâhinler ve Ferisiler, İsa'nın anlattığı benzetmeleri duyunca bunları kendileri için söylediğini anladılar.
46. O'nu tutuklamak istedilerse de, halkın tepkisinden korktular. Çünkü halk, O'nu peygamber sayıyordu.

BÖLÜM 20

1. «Göklerin Egemenliği, bağında çalışacak işçi tutmak için sabah erkenden dışarı çıkan toprak sahibine benzer.
2. Adam, işçilerle günlüğü bir dinara anlaşıp onları bağına göndermiş.
3. «Saat dokuza doğru tekrar dışarı çıkmış, çarşı meydanında boş duran başka adamlar görmüş.
4>5. Onlara, `Siz de bağa gidip çalışın. Hakkınız ne ise, veririm' demiş, onlar da bağa gitmişler.
«Öğleyin ve saat üçe doğru yine çıkıp aynı şeyi yapmış.
6. Saat beşe doğru çıkınca, orada duran daha başkalarını görmüş. Onlara, `Neden bütün gün burada boş duruyorsunuz?' diye sormuş.
7. «`Kimse bize iş vermedi ki' demişler.
«Onlara, `Siz de bağa gidin, çalışın' demiş.
8. «Akşam olunca, bağın sahibi kâhyasına, `İşçileri çağır' demiş. `Sonunculardan başlayarak, birincilerine kadar, hepsine ücretlerini ver.'
9. «Saat beşe doğru işe başlamış olanlar gelip kâhyadan birer dinar almışlar.
10. Birinciler gelince daha çok alacaklarını sanmışlar, ama onlara da birer dinar verilmiş.
11. Paralarını alınca bağın sahibine karşı söylenmeye başlamışlar.
12. `Bu sonuncular yalnız bir saat çalıştılar' demişler. `Ama sen onları, günün yükünü ve sıcağını çeken bizlerle bir tuttun!'
13. «Bağın sahibi onlardan birine şöyle karşılık vermiş: `Arkadaş, sana haksızlık ettiğim yok! Seninle bir dinara anlaşmadık mı?
14. Hakkını al, git! Sana verdiğimi bu sonuncuya davermek istiyorum.
15. Kendi paramla istediğimi yapmaya hakkım yok mu? Yoksa elim açık diye kıskanıyor musun?'
16. «İşte böylece sonuncular birinci, birinciler de sonuncu olacak.»
17>18. İsa Kudüs'e giderken, yolda on iki öğrencisini bir yana çekip onlara özel olarak şunu söyledi: «Şimdi Kudüs'e gidiyoruz. İnsanoğlu, başkâhinlerin ve din bilginlerinin eline teslim edilecek, onlar da O'nu ölüm cezasına çarptıracaklar.
19. O'nunla alay etmeleri, kamçılayıp çarmıha germeleri için O'nu diğer uluslara teslim edecekler. Ne var ki O, üçüncü gün dirilecek.»
20. O sırada Zebedi oğullarının annesi oğullarıyla birlikte İsa'ya yaklaştı. Önünde yere kapanarak kendisinden bir dileği olduğunu söyledi.
21. İsa kadına, «Ne istiyorsun?» diye sordu.
Kadın O'na, «Buyruk ver de senin egemenliğinde bu iki oğlumdan biri senin sağında, biri de solunda otursun» dedi.
22. «Siz ne dilediğinizi bilmiyorsunuz» diye karşılık verdi İsa. «Benim içeceğim kâseden siz içebilir misiniz?»
«Evet, içebiliriz» dediler.
23. İsa onlara, «Elbette benim kâsemden içeceksiniz» dedi, «ama sağımda ya da solumda oturmanıza izin vermek benim elimde değil. Babam bu yerleri belirli kişiler için hazırlamıştır.»
24. Bunu işiten diğer on öğrenci iki kardeşe kızdılar.
25. Ama İsa onları yanına çağırıp şöyle dedi: «Bilirsiniz ki, ulusların önderleri onları egemenlik hırsıyla yönetirler, ileri gelenleri de onlara ağırlıklarını hissettirirler.
26. Sizin aranızda böyle olmayacak. Aranızda büyük olmak isteyen, diğerlerinin hizmetkârı olsun.
27. Aranızda birinci olmak isteyen, diğerlerinin kulu olsun.
28. Nitekim İnsanoğlu, hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları uğruna fidye olarak vermeye geldi.»
29. Eriha'dan ayrılırlarken büyük bir kalabalık İsa'nın ardından gitti.
30. Yol kenarında oturan iki kör adam, İsa'nın oradan geçmekte olduğunu duyunca, «Ya Rab, ey Davut Oğlu, halimize acı!» diye bağırdılar.
31. Kalabalık onları azarlayarak susturmak istediyse de onlar, «Ya Rab, ey Davut Oğlu, halimize acı!» diyerek daha çok bağırdılar.
32. İsa durup onları çağırdı. «Sizin için ne yapmamı istiyorsunuz?» diye sordu.
33. Onlar da, «Ya Rab, gözlerimiz açılsın» dediler.
34. İsa onlara acıdı, gözlerine dokundu. O anda yeniden görmeye başladılar ve O'nun ardından gittiler.